Alkan Avcıoğlu'nun, tümüyle yapay zekâ araçlarıyla yaptığı ve dünyada türünün ilk örneği olan belgesel çalışması "Post Truth", Altın Portakal'da seyirciyle buluştu.
62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, 27 Ekim Pazartesi günü, Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Perge Salonu'nda iki belgesele ev sahipliği yaptı. Bunlardan biri; dünyada ilk kez tümüyle yapay zekâyla hazırlanan, Alkan Avcıoğlu imzalı "Post Truth"tu.
Gittikçe daha kaotik bir hal alan teknoloji ve insan ilişkisini ve önü alınamaz şekilde artan enformasyon bombardımanını ele alan çalışma, dünya galasını Varşova Film Festivali'nde yapmıştı.
Gösterimden sonra seyircilerin sorularını cevaplayan Avcıoğlu, uzun zamandır yapay zekâ ile ilgilendiğini ve yapay zekâyla sanat çalışmaları yaptığını söylerken yapay zekâyla bir belgesel yapma fikrinin nasıl oluştuğunu ise şöyle açıkladı:


"Ben bu araçlarla yıllardır çalışırken şunu düşündüm: Yapay zekâ ruhsuz görüntüler üretiyor, deniyor. Çağımız da epey ruhsuzlaşıyor; o zaman belgesel için çok iyi. Ya da ‘çağımız yapaylaşıyor'. O zaman belgesel için gene çok iyi. Belgeselin sınırlarını esnetmek için belki de güzel olur, diyen bir köyün delisi ben çıktım. Henüz hâlâ bir belgesel projesi de duymadım yapay zekâyla; yapılanlar hep kurmaca.
Yapay zekâ konusunda ben de dünya gibi sağa sola savruldum diyebilirim. Hem sosyal medya hem o teknoloji ilerledikçe hepimizin, sübjektif ve sadece kendi eko çemberimizde gerçek bulduğu paradigmanın içinde boğuldum diyebilirim. Enformasyon bombardımanı altında yaşıyoruz. Filmin kendisi de zaten bu noktada bir ayna; yani hem sahte ve gerçekliğin arasındaki sınırı zorluyor hem de kendisi de bir enformasyon bombardımanı. Düşünmeye fırsat bırakmamaya çalışıyor"


Film için pek çok farklı yapay zekâ aracını kullandığını belirten Avcıoğlu, bunların isimlerini ise özellikle vermek istemediğini belirtti: "O şirketlerden beni arayıp ‘röportajlarda bizim ismimizi söyle', diye para teklif eden bile oldu. Sadece şunu söyleyebilirim; yapay zekâyla çalışan çoğu sanatçıya göre aşırı araç kullanıyorum. Benimki eklektik bir yaklaşım diyebilirim. Hem tek bir araca indirgensin istemiyorum hem de o aracın esiri olmak istemiyorum. Şöyle bir şansım var; hemen hemen hepsini başından beri kullanıyorum. Hemen her birinin türünü bildiğim için kimisi yakın çekim yüz planı için iyi, kimisi hareketli kamera için iyi, kimisi bozuk insan formu yapmak için daha iyi; her birinin kendine özgü avantajını kullanmaya çalıştım. Zaten filmde de gördüğünüz gibi kusursuz bir görüntü oluşturmaktan ziyade bu ham bozukluğunu çok seviyorum yapay zekânın.
Çünkü bu abartılı çağı çok iyi yansıttığını düşünüyorum"


Sanatçı bu noktada yapay zekâdaki gelişimlere ters bir mantıkla yaklaştığını ifade etti: "Kuşkusuz bu teknoloji çok daha gerçekçi görüntüler üretmeye gidecek ve muhtemelen benim bile ayırt edemeyeceğim bir hale gelecek. Fakat sanırım bence o biraz daha ticarâ sinema ya da reklam üretimi gibi işlerin işine yarayacak. Bense sanatsal dilin bu bozuk formdan çok iyi besleneceğini düşünüyorum. Brian Eno'nun bir sözü var: Bir teknoloji kusursuzlaştıktan sonra geriye dönüp o bozuk dönemlerini imza haline getiririz. Mesela ilk bilgisayar oyunlarının o 8 bit ilkel sesleri bugün elektronik müzikte çok kullanılır. Analog filmin karlı bir görüntüsü vardı, grenli; post prodüksiyonda efekt olarak onu koymaya, ona ulaşmaya çalışıyoruz. Bana göre yapay zekâ 10 yıl sonra kusursuz bile olsa belki de sanatsal anlatım, bu bozuk formda yatıyor"
Seyircilerden gelen bir soru, belgeselin bakış açısına dairdi: "Kısır döngüden bahsetmişsiniz ama bunun için bir şey yapılamayacağından söz ediliyor aslında belgeselde. Sadece bu kısır döngüyü anlatmak için mi yaptınız?" şeklindeki soruyu Avcıoğlu, şöyle cevapladı:

Kepez Zeytinlik Mahallesi’ne Yeni Pazar Alanı
Kepez Zeytinlik Mahallesi’ne Yeni Pazar Alanı
İçeriği Görüntüle


"İyi bir soru. Teknolojiye bağımlılığımız var ama, belgeselin de ifade ettiği gibi, sorun aslında teknolojide ya da teknoloji şirketlerini yöneten kötü adamlarda değil. Bir noktada zihinlerimizde makineleşiyoruz. Eğer zihnimizdeki makineleşmeyi durdurursak kısır döngünün çözümü var. Çok bariz bir çözüm gibi sunmuyor bunu belgesel, çünkü çok kısa vadede uygulanabilir şeyler değil. Döngünün tamamen dışına çıkmak çok efor gerektiriyor. Uzun vadede insanlık belki oraya gidecek ama kısa vadede biraz böyle çalkalanacağız, kısır döngünün içinde gideceğiz gibi görünüyor. Ama bana göre çıkış kendi zihinlerimizi ve mental modlarımızı makineleşmekten uzaklaştırmakta yatıyor"

"Attila İlhan belgeseli yapmak istiyorum ama duygusal olarak zor"
Yönetmen Biket İlhan'ın, sinemaya girişinden bugüne uzanan kariyerini konu alan "Sisler Bulvarı'ndan Geçtim: Biket İlhan" belgesel de AKM Perge Salonu'nda seyircin yoğun ilgisiyle karşılandı. Yönetmen ve müzisyen Mehmet Güreli'nin imzasını taşıyan belgeselin ardından Yönetmen Biket İlhan ve kızı, müzisyen- yönetmen Nihan Belgin, seyircilerin sorularını cevapladı.
Sinemaya, büyük şair ve yazar Attila İlhan'ın eserlerinin uyarlamasıyla başlayan ve bir dönem kendisiyle evli de olan İlhan'a, ilk soru; Attila İlhan'ın kendisine desteğiyle ilgiliydi. İlhan bu soruyu şöyle cevapladı: "Bir kere bana çok inanır, çok güvenirdi. Bu, benim için çok önemli. Sizler için de çok önemli ama o, benim hayatımda farklı bir yerde duruyor. Biz bir hayatı paylaştık ve o hayatın içinde bana güvenen biri vardı yanımda. Bu bile yetti bana, diyebilirim"
İlhan'ın; bir Attila İlhan belgeseli yapmayı düşünüp düşünmediği sorusuna cevabı da söylediklerinin devamı niteliğindeydi. İlhan, "Bu hep soruluyor; inşallah yapmaya çalışacağım. İstiyorum da ama hayatımdaki yeri, bana ifade ettikleri dolayısıyla duygusal olarak biraz zorlanıyorum" diye konuştu.


Nihan Belgin'e yöneltilen bir soru ve cevabı da yine duygusaldı. "Annenizin hayatının anlatıldığı bir işte sesinizle var olmak nasıl bir his?" diye sorulan Belgin, şu cevabı verdi: "Ses kaydını yaparken çok da duygusuna varamamıştım ama şu an perdede kendi hayatımın da büyük bir bölümünü izledim. Çünkü ben de vardım o projelerde. Gurur duydum, hiç görmediğim fotoğraflarımı gördüm. Aynı yoldan yürüyor olmak da benim için çok gurur verici"
Biket İlhan, sinemayla ilgilenmek isteyen gençlere ise şu tavsiyelerde bulundu: "Okumanızı öneririm. Sanatçı olmayabilirsiniz ama sanata merakınız olabilir; bunu için de okumalısınız. Öncelikle klasikleri. Ben bir yandan oyunculuk hocalığı da yapıyorum ve öğrencilerime söylediğim şeyi size de söylemek isterim. Bizim işimizde süreklilik yok; oyunculuk için özellikle, proje gelebilir, gelmeyebilir. O yüzden oyunculuğu bırakma ama mesela kendi projelerini de üret"