Yaklaşık 30 yıllık evli bir çift arasında yaşanan sorunlar, evlerinin satılması ve aile içi mülkiyet konularıyla ilgilidir. Kadın, eşinin önceki evliliklerinden olan çocuğuna ev almasını gerekçe göstererek boşanma davası açmıştır. Kadın, ayrıca eşinin evi terk etmesi nedeniyle ve geri dönmemesi sonucu tazminat talep etmiştir. Eş ise bu iddiaları reddetmiş ve bağımsız bir konut temin etmediğini savunmuştur.

Mahkeme, tarafları dinledikten sonra boşanma davasının kabulüne karar vermiştir. Ancak, kadın bu kararı istinafa götürmüş ve Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) 4. Hukuk Dairesi devreye girmiştir. BAM kararında; "Erkeğin kendi adına kayıtlı taşınmazı eşinin görüşünü almadan sattığı anlaşıldığından bu vakıanın davacı erkeğe kusur olarak yüklenmesinin gerektiğini, bu durumda boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-davalı erkeğin tam kusurlu olduğu belirtilerek gerekçenin düzeltilmesine karar verilmiştir." denildi.

ÖSYM'den 18 Mayıs'ta iki sınav ÖSYM'den 18 Mayıs'ta iki sınav

Davacı - karşı davalı koca kararı temyiz edince dava dosyası Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin önüne geldi. Emsal nitelikteki kararda şöyle denildi: "Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yukarıda da belirtildiği üzere; erkeğe 'kendi adına kayıtlı taşınmazı eşinin görüşünü almadan sattığı' vakıasının kusur olarak yüklenildiği, kadından habersiz yapılan bu eylemin ekonomik anlamda güven sarsıcı davranış niteliğinde olduğu anlaşxılmaktadır. Bu kusurun kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Kanun’un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası şartları kadın yararına oluşmuştur. Hal böyle iken Bölge Adliye Mahkemesince kadının yararına uygun miktarda manevî tazminat hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile manevî tazminatın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir."