Denizin sonsuz mavisi, birçok insan için özgürlüğün ve maceranın sembolüdür. Ancak bu sonsuz mavilik, bazen bir kâbusa dönüşebilir. İşte Steven Callahan'ın yaşadığı unutulmaz hikaye, tam da bu tür bir dönüşü simgeliyor.

Steven Callahan’ın denizcilik tutkusu çocukluk hayali olarak başladı. Atlantik Okyanusu'nu aşmayı düşleyen Callahan, denizciliğe olan tutkusunu gemi yapımı ve denizcilik mühendisliği eğitimi alarak pekiştirdi. Ve sonunda, 1981 yılında teknesi ‘Napoleon Solo’ ile büyük bir Atlantik macerasına çıktı.

Ancak bu macera, Callahan için beklenmedik bir felakete dönüştü. Bir gece, teknesi beklenmedik bir şekilde su almaya başladı ve hızla battı. Callahan, sadece bir cankurtaran salı, birkaç temel eşya ve az miktarda yiyecek ve su ile hayatta kalmayı başardı. O anları ‘The Guardian’ gazetesine verdiği röportajda şöyle dile getiriyor.

O gece geç saatlerde bir şey, muhtemelen bir balina ya da büyük bir köpekbalığı kulakları sağır eden bir gürültüyle tekneye çarptı ve gövdede bir delik açtı. Ranzamda uyandım, su üzerimde gürlüyordu. Suyun geldiği seviyeye bakılırsa geminin hızla batmakta olduğunu biliyordum. Can salımı hazırlamaya başladım ama su, yiyecek, işaret fişeği, zıpkın ve uyku tulumu gibi temel hayatta kalma malzemelerini almak istiyorsam kamaraya dalmam gerektiğini fark ettim. Tekne neredeyse tamamen su altındaydı ama nefesimi tuttum ve tekrar tekrar daldım. Dışarıdaki azgın denizle kıyaslandığında aşağıdaki suyun çok huzurlu göründüğünü hatırlıyorum. Sulu bir mezara giriyormuşum gibi hissettim.”

Evet Callahan’ın teknesi 5 dakika içinde batmıştı. Şimdi şişme bir can kurtarma botunda okyanusun ortasında tek başınaydı.

76 gün boyunca yalnızca fiziksel değil aynı zamanda zihinsel bir mücadele verdi. Deniz suyu cildini yaralıyor, güneş acımasızca cildini yakıyordu.

Çocukluk hayali, okyanusun ortasında bir kabusa dönüşmüştü. Teknesi battığında, hayatta kalmak için yapması gereken iki temel şey vardı; balık tutmak ve tatlı su üretmek. Ancak denizde bu becerileri kazanmak ve hayatta kalmak, daha önce hiç düşünmediği kadar zorlu bir deneyimdi.

Cankurtaran salında, denizden elde ettiği yiyecek ve içecekleri sınırlıydı. Her gün denizin sunduğu tehditlerle başa çıkmak için savaş verirken aynı zamanda kendi iç dünyasıyla da savaşıyordu. İşte bu süreçte Callahan'ın en büyük düşmanı kendi karanlık düşünceleriydi. Batan gemi, başarısız kariyeri ve kaybettiği arkadaşlıklar sürekli zihninde dolaşıyordu.

Ancak Callahan, pes etmek yerine hayatta kalmak için her gün savaştı. Zıpkınla balık avladı, tatlı su üretmeyi öğrendi ve umutsuzluğun karanlığını aydınlatmak için azmini kullandı. Her sabah yeni bir umutla denizde bekledi, her gün bir başka geminin kendisini fark etmesini umarak geçirdi. Ancak günler geçtikçe umutları azaldı.

”Bir seyir defteri tuttum, zıpkınla balık avladım, hatta deniz suyundan tatlı su elde edebilmek için acayip bir alet yaptım. Günde yarım litre tatlı su yapabiliyordum... 13. gün ilk balığımı tuttum. Onu solungaçlarına varıncaya dek tarifsiz bir mutlulukla yedim. 14. gün ise bir gemi gördüm ve sevinçle işaret fişeğini ateşledim. Ancak gemi beni fark etmedi… Bir ay sonra akıntı ile sanırım tropikal sulara sürüklendim. Artık sıcak ve susuzluk çok ciddi sorun olmaya başlamıştı. 50. güne geldiğimde, cildimde güneş yanığından ötürü açık yaralar oluşmuştu. Son 10 gündür, hasar alan botumu yüzdürmeye çalışıyordum. Pek çok kez bunu yapmaktan vazgeçtim. Ancak kısa bir süre sonra salın batacağı ve benim de boğulacağım aklıma gelince kalkıp deli gibi suyu boşaltmaya devam ediyordum. En nihayetinde 50. gün saldaki hasarı kesin bir şekilde giderince büyük bir zafer kazanmışçasına sevindim...”

76 gün boyunca denizde sürüklenen Callahan, sonunda Guadeloupe'taki küçük bir adanın yakınında bulunan bir balıkçı tarafından kurtarıldı. Kurtarıldığında, yorgun, zayıf ve cildi yaralıydı ancak hayatta kalmayı başarmıştı.

Bence Callahan'ın sergilediği azim ve irade, sadece denizcilik dünyası için değil, tüm insanlar için de bir örnek olmuştur. Unutmadan belirteyim ki çoğumuzun bildiği, denizde sürüklenmeyi anlatan ‘Life of Pi’ filmi aslında Steven Callahan’dan esinlenilmiş ve onun danışmanlığında uyarlanmıştır.