Zirvenin Dolmabahçe Sarayı’nda yapılan açılış oturumuna Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman,Başbakan Binali Yıldırım, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, akademisyen, aktivist, gazeteci ve yazarlar katıldı. “2016 YILINDA AVRUPA’DA 128 ADET YABANCI DÜŞMANLIĞI MOTİFLİ SALDIRI MEYDANA GELDİ” Zirvede konuşan Başbakan Binali Yıldırım, Müslüman azınlıkların yaşadığı en yıkıcı sorunun Batı’da yükselen İslam karşıtlığı olduğunu belirterek, “İslamofobi bir dinden ziyade bir insan hakları sorunudur. Müslümanlara karşı temelsiz korku, düşmanlık ve nefret söylemi, islamofobinin ırkçılık ve yabancı düşmanlığının çağdaş yansımalarından biridir. Bu tanımı ile islamofobi tıpkı antisemitizm gibi tarihi, sosyolojik, siyasi bir çok nedeni bünyesinde barındıran özel bir ırkçılık türü olarak ele alınmalıdır. İnsan hakları demokratik değerler, islamofobi yüzünden günden güne örselenmektedir. Hal böyle iken Avurpa’da yüksele aşırıcılık ve İslam karşıtlığının boyutları eğer gerekli müdahaleler olmazsa daha vahim bir boyuta ulaşacaktır. 2016 yılında Avrupa’da 128 adet yabancı düşmanlığı motifli saldırı meydana gelmiştir. Bu yılın sadece ilk 3 ayında Avrupa’daki kardeşlerimize 33 tane saldırı gerçekleşmiştir. Türkiye yurt dışında 6 milyonu aşkın vatandaşı bulunan bir ülke olarak bu saldırıları derhal kınamış ve gerekli tedbirlerin alınması için siyasi girişimlerini başlatılmıştır. Sorun sadece Müslümanların değil bütün din ve inançlara mensup kişileri ilgilendiren bir sorundur ve endişe vericidir” diye konuştu. “ÜLKELER İSLAMOFOBİ KONUSUNDA YASAL İDARİ VE EĞİTİM ALANINDA TEDBİRLERİ, VAZGEÇMEDEN ALMALIDIR” Avrupa ve Amerika’da kaygı verici boyuta ulaşan İslam düşmanlığının güvenlik açısından da tehlike oluşturan bir olguya dönüştüğünü savunan Yıldırım, “Buna karşı topyekun mücadele vermemiz mecburiyet haline gelmiştir. Ülkeler islamofobi konusunda yasal idari ve eğitim alanında tedbirleri, vazgeçmeden almalıdır. STK’lar ile işbirliği içinde bu tür suçların izlenmesi, raporlanmasına yönelik adılar atılmalıdır. Mağdurlara destek sağlanmasına yönelik projeler geliştirilmelidir. Türkiye ırkçılık ayrımcılık mücadele konusunda gerek bölgesel gerek küresel düzeyde yapılacak bütün çalışmalara katkı sağlamıştır, sağlamaya devam edecektir” şeklinde konuştu. Türkiye’nin bugüne kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince köken temelinde herhangi bir ayrımcılık yasağı ihlalinin söz konusu olmadığını vurgulayan Yıldırım, “Bu konuda söz söyleyebilecek ülke varsa o da Türkiyedir” dedi. “TERÖR TERÖRDÜR, DİNİ YOKTUR, MEZHEBİ YOKTUR, İNSANLIĞI YOKTUR” İslami terör söylemini de sert şekilde eleştiren Yıldırım, “Terörist Müslüman ise eylemin türü hemen İslami terör oluyor. Myanmar’da yaşananlar karşısında Budist terör diye tanım yapmıyoruz. Gazze’de insanlık dramını Yahudi terörü olarak nitelendirmiyoruz. Avrupa’daki saldırılara Hristiyan terörü demiyoruz. Terör terördür dini yoktur, mezhebi yoktur, insanlığı yoktur. Hiçbir dini teröristin kimliği üzerinden karalamak, biz Müslümanlara yakışmaz. Ancak bu saygının karşısında saygı görmek Müslümanların da hakkıdır. Eylemcinin dini üzerinden İslami terör yaftası ile Müslümanları ötekileştiren bu islamofobi belasına da dur deme zamanı gelmiştir” dedi. “BİRLİĞİ TEHDİT EDEN UNSUR İSLAM KILIĞINA BÜRÜNDÜRÜLMÜŞ TAŞERON TERÖRİSTLERDİR” Tüm dünya Müslümanların birlikte hareket etmesi gerektiğini savunan Yıldırım, şunları söyledi: “Bütün Müslümanların birlikte hareket etmesinin önemini de hatırlatmak istiyorum. Ne yazık ki bu birliği tehdit eden en önemli unsur FETÖ’den tutun DEAŞ’a, Boko Haram’dan El Kaide’ye kadar İslam kılığına büründürülmüş proje örgütleri taşeron teröristlerdir. Proje örgütlerle dinimizin ve coğrafyamızın dizayn edilmesine izin vermemeliyiz. Dünyada sağduyunun hakim olması için daha çok çaba sarf etmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.