Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti İl Başkanlığı 6. Olağan Kongresi’ne katılmak üzere Muş’a geldi. Ağrı’dan helikopterle Muş’a gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeni Kapalı Spor Salonu’nda düzenlenen kongrede partilerle hitap etti. Uzunca bir aranın ardından tekrar Muş’ta olmaktan büyük bahtiyarlık duyduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün bizi bir kez daha bağrına basan, dışarıda en az salondakiler kadar şu anda kongreyi izleyen dava arkadaşlarım var. Hepsine gönülden teşekkür ediyorum. Yiğitlerin, kahramanların, Sultan Alparslan’ın şehrini bugün bir kez daha yürekten selamlıyorum. Heybetli dağların, bereketli toprakların şehrini gönülden selamlıyorum.

Muş Selçukludur, Muş Osmanlıdır, Muş cumhuriyettir, Muş tarihimizdir, Muş kimliğimizdir, Muş özümüzdür. 1071’de Anadolu’nun kapılarını milletimize açan, Malazgirt’in muzaffer komutanı Sultan Alparslan’ı ve onun kahraman ordusunu tazimle yad ediyorum. Bu arada hemen sayın valimize de sesleniyorum, inşallah önümüzdeki yıl, Malazgirt’teki kutlamalara geldiğimizde bazı taleplerim olmuştu. Onları da gidermiş olacak, gerek zemin ve gerekse çevre düzenlemelerini yaparak kutlamaları çok daha coşkulu, çok daha güçlü bir şekilde yad edeceğiz. Malazgirt’te cenk meydanına ’Ya Rab seni kendime vekil yapıyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor, senin için savaşıyorum, Ey Allah’ım niyetim halistir, bana yardım et’ diyerek çıkmıştır. Biz işte o büyük komutan Alparslan’ın izinde yürüyenlerdeniz. Rabbimin mağfireti, Sultan Alparslan ve askerlerinin yanı sıra bin yıldır bu topraklarda şehit düşen kahramanlarımın yanında olsun" dedi.

Bizim geleceğimizde makamlar, koltuklar, payelerin hepsi araçtır
 

Makamlar ve koltukların araç olduğunu ifade eden Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim geleneğimizde makamlar, koltuklar, payelerin hepsi araçtır. Biz bu dünyada, Hakka layıkıyla kul olmak, halkımıza da en iyi şekilde hizmet için bulunuyoruz. Yarın emri hak vaki olduğu zaman geri kalacak olanın mal, mülk, mevki olmadığını, inşa ettiğimiz eserlerin olacağını biliyoruz. Bu kubbede baki kalacak olanın sadece hoş bir sada olduğunun farkındayız. Bu şuurla gece gündüz demeden ülkemiz ve milletimiz için çaba sarf ediyoruz. Bir taraftan ülkemizi ekonomik ve askeri olarak büyütürken, aynı zaman komşularımız başta olmak üzere nerede ihtiyaç sahibi varsa onların yardımlarına koşuyoruz. Daima siyasi ve insani gündemleri ayrı tutuyoruz. Siyasi alandaki gerilimlerin komşuluk ilişkilerimizin zedelenmesine izin vermedik. Bölgemizin her yerinde de köken, din, dil ayrımı yapmadan tüm mazlumların yaralarına merhem olduk. AK Parti’yi kurduğumuz zaman etnik, din ve bölgesel ayrım yapmayacağımızı, buna asla müsaade etmeyeceğimizi söyledik. 16 yıldır bu sözümüze halel getirmedik. Hayata geçirdiğimiz sessiz devrimlerle ret, inkar ve asimilasyon politikalarına son verdik. Kimsenin diline, inancına, kültürüne karışmadık. Hiçbir vatandaşımızın hayat tarzından dolayı ötekileştirilmesine müsaade etmedik. 81 vilayet, 81 milyon, 780 bin kilometrekare vatan toprağıyla her vatandaşımızı kucakladık. Ülkemizin son 15 yılı devlet ve milletin arasında mesafenin kapandığı, birlik ve beraberliğin güçlendiği, özgürlüklerin genişlediği bir dönem olmuştur."

Tuvalete 1 milyona gidilen günler vardı
 

Türk Lirası’ndan 6 sıfırın atılmasına değinen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bu genişlemenin arkasından Türkiye’nin son 15 yılı, demokrasinin şaha kalktığı bir süreç oldu. Bugün pasaportu ve parası itibar kazanmış, ekonomisi 3 kat büyümüş, milli geliri 3 bin 500 dolardan 11 bin dolara çıkmış bir Türkiye var. 15 yıl önce paralarımızda bol sıfırlar vardı, 6 sıfır vardı. Biz 6 sıfırı attık ve düşünün tuvalete 1 milyona gidilen günler vardı. Sıfırları attık, 1 liraya gider hale geldik. Nerelerden nerelere geldik. Hafızayı beşer nisyan ile maluldür. IMF’ye borcumuz 23,5 miyar dolardı. Bunu bizden öncekiler yaptı. Bay Kemal, bu borç bizden öncekilerden bize miras kaldı. Diğerlerinden bize miras kaldı. Koalisyon hükümetlerinden bize miras kaldı. Biz bunu 2013 yılında sıfırladık. Şu anda IMF’ye borcumuz yok, IMF bizden borç istiyor. IMF kapısında 3-5 sente muhtaç olarak el açan bir Türkiye vardı" ifadelerini kullandı.

 Türkiye'ye kumpas uygulamaya çalışıyorlar

Bazı işadamlarının varlıklarını yurt dışına çıkarma girişimleri yönünde haber aldıklarını ifade eden Erdoğan, kabineye seslenerek, "Şimdi Türkiye’ye kumpas uygulamaya çalışıyorlar. Bazı haberler alıyorum, sinyaller alıyorum. Bazı işadamlarının varlıklarını yurt dışına kaçırma gibi gayretlerinin oluğu duyuyorum. Önce kabinemize sesleniyorum, bunların hiçbirine çıkış için izin vermemelisiniz. Çünkü bu adımlar ihaneti vataniyedir. Bu ülkede kazanıp, bu ülkenin varlıklarını yurt dışına kaçırmaya çalışanlara iyi nazarla bakamayız. Merkez Bankamızın varlığı 27,5 milyar dolardı. Şimdi Başbakanlığım döneminde 136 milyar dolara çıktı, şu anda 120 milyar dolardayız. Şartlar ne olursa olsun bağımsızlığımızın ve milli menfaatlerimizin gerektirdiği şekilde güçlü bir Türkiye olduk. İşte sizler son günlerde sergilenen çifte standartları takip ediyorsunuz. Hanss’a, Georg’a göre değil Hasan’a, Ahmet’e, Ali’ye göre hareket etmeliyiz. Bu şekilde hareket etmemiz birilerinin canını fena halde sıkıyor. Alışmışlar, batıdan daha çok batıcı bir ülkeye. Diledikleri gibi oyun dışına attıkları, pısırık ülkeye alışmışlar. Güçlü ve bağımsız bir Türkiye’yi hazmedemiyorlar. Eski Türkiye’nin patronları, bizim milli, yerli duruşumuzdan rahatsızlık olduklarını gösteriyorlar. Sorgusuz, sualsiz, kendilerine tabi olmamasına adeta kuduruyorlar. Bu tavırlarını gizli saklı değil göstere, göstere sergiliyorlar. Uluslar arası sözleşmemiz olan bir ülkeden vatandaşımız kışın üşümesin diye doğalgaz satın almışız. Bizi de sadece Birleşmiş Milletler kararları bağlar. Türkiye, Birleşmiş Milletler kararların harfiyen uygulamıştır. Uluslararası taahhütleri yerine getirmiş. Bizim yaptığımız iş müttefikliğe aykırı değil. Bunu yüz yüzce görüşmelerimizde kendilerine izah ettik. Buna rağmen ülkemize yönelik suçlamalar akıl alır gibi değil. Tamamı FETÖ’nün servis ettiği, ana muhalefet partisi eski vekillerinin kuryelik yaptığı kayıtlarla ülkemizi sanık sandalyesine oturtuyorlar. Kendi yaptırımlarını asıl delenler kendi firmalarıdır. Buna rağmen ortada ticari bir hesaplaşma varsa kendi mecralarında takip etmek gerekir. Meselenin siyasi bir zemin çekilmeye çalışılmasıdır. Ahlakla bağdaşmıyor, 17-25 Aralık kumpasının okyanus ötesine taşınmış halinden başka bir şey değil. Sadece şantaj malzemesi üretme gayreti var. Biz buna boyun eğmeyeceğiz. 15 Temmuz gecesi FETÖ’cü alçakların tanklarla sindiremediği bu milleti FETÖ’nün kumpası olan mahkemeler sindiremez. FETÖ’cü senaristlerin tıpkı 17-25 Aralık yargı emniyet darbesinde olduğu gibi bu süreçte ana hıyanetin başındaki zata rol biçtiler. FETÖ’nün trolleri sosyal medyadan, CHP trolü meclis kürsüsünden şahsım, partimiz ve hükümet aleyhine iftira kampanyası yürüttüler. Bu zat FETÖ’cü televizyon kanallarının değişmez konuğu olmuştur. Milletvekilleri FETÖ’nün gazetelerinde kapı nöbeti tutuyordu. Mücadelemizi en çok engelleyenler bu partinin milletvekilleridir. 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden sonra da devam ettirdi” dedi.

Kasetle gelen dekontla gider 
 

Kılıçdaroğlu’na seslenen Erdoğan sözlerini şöyle tamamladı:
"Bizler Yeşilköy’e Atatürk Havalimanına geldik. Biz geldiğimizde 10 binler oradaydı. O zat ’Bir darbe olduğu zaman tankların önüne önce ben çıkardım’ diyordu Bay Kemal. Bay Kemal o gece saat 11.00-11.30 Atatürk Havalimanına geldi. Oraya geldiği zaman, oradaki arkadaşları onu karşıladı ve tanklar oradaydı. Arkadaşları tankların başındakilerle gidip görüştüler. Sonra geldiler, haber verdiler, Bay Kemal, tankların arasından tıpış, tıpış yürüdü ve arabasına bindi, Bakırköy Belediye Başkanının evine gitti. Ondan sonra utanmadan bu bir kontrollü darbedir dedi. Kontrollü darbenin sanığı sensin. Çünkü o gece sehpaya kahveleri koyup yudumlarken bir taraftan da ekranlarda darbeyi izliyordu. Şahsım, Enerji Bakanımız, eşim, kızım ve torunumla biz havalimanına indiğimizde meğerse bu gelmiş ve oradan kaçmış. Sende yürek yok mu? Sen dürüst değilsin. 7 Ağustos’ta Yeni Kapı’da yaptığımız muhteşem buluşmaya bu beyefendiyi davet ettim, Sayın Bahçeli’yi de davet etti. Sayın Bahçeli anında olumlu dönüş yaptı ve geleceğini söyledi. Bu Bay Kemal önce gelemeyeceğini söyledi, sonradan ne olduysa birileri üzerine gitti, buluşmayı cumartesi günü yapacaktık, bu zat ise cuma akşama doğru katılacağını haberini verdi. Dürüst ol, her zaman yalan söylemeye devam ediyorsun, şimdi yine bir yalan. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Biz yalanları ortaya çıkınca utanır diye beklerken iftiraların çıtasını daha da yükseltti. Bunun yalanlarının tek alıcısı ise CHP içindeki küçük bir kliktir. Ancak son olay, bir kaset operasyonuyla zatı genel başkanlığa taşıyanların, 2019’a farklı bir isimle gidecekleri işretlerini gösteriyor. Gidicisin Bay Kemal. Az buçuk hesap bilen ticaretten anlayan, sizlerin tabiriyle Ali Okulunu bitiren herkes, önündeki kağıtları okuyunca meselesinin aslını anlar. Hesap uzmanı olduğunu iddia eden bu zat okuduğunu anlamıyor. Bu zatın genel müdürlüğü altında SSK’nın niçin battığı şimdi çok daha iyi ortaya çıkıyor. Her halükarda siyasetteki son kullanma tarihini tamamladı. Kasetle gelen dekontla gider. Türkiye gibi güçlü bir ülkenin ana muhalefet, ana hıyanet partisinin de belli bir kalibrenin üstünde olması gerek. Hangi iktidar, terör örgütlerinin oyuncağı olmuş muhalefet ister. CHP’nin içine düştüğü, düşürüldüğü durum CHP’nin içindeki samimi kardeşlerimizi olduğu kadar bizi de üzüyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra uçakla Muş’tan ayrıldı.