Son zamanlarda Türkiye'de görülen şap hastalığının, Kuzey Afrika'dan İran ve Irak'a gelerek hayvan hareketliliğiyle Türkiye'ye girdiği belirtiliyor. Prof. Dr. Özpınar'a göre, bu hastalık kan, kemik iliği, lenf ve iç organlarda uzun süre etkisini yitirmeden kalabiliyor. Özellikle saman, kuru ot ve yemlerde 5 ay kadar yaşadığı bildiriliyor. Hastalık, enfekte olmuş hayvanların ağız salyası, süt, sperma ve deri yoluyla hızla diğer hayvanlara bulaşabiliyor. İngilizce ve Almanca'da ağız ve ayak hastalıkları olarak adlandırılan bu hastalığın hayvanlardaki semptomları arasında ateş, iştahsızlık, süt ve et veriminde azalma, ağız, burun ve ayaklarda kesecikler oluşuyor. Kesecikler patlayarak geniş ülseratif yaralara neden olabiliyor. Hastalığa bağlı olarak bakteriyel enfeksiyonlar da ortaya çıkabiliyor ve mastitis ile ayak hastalıkları hızla oluşabiliyor.

 

“Şap hastalığı hayvandan insana geçen bir hastalıktır”
Şap hastalığının aynen korona virüsün de olduğu gibi çok hızlı yayılan ve hayvanların hızla enfekte olması nedeniyle verim düşüklüğüne bağlı olarak ekonomik kayıplara neden olan bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Özpınar, “Bu nedenle; hastalığın görülmesi durumunda ihbar edilmesi ve karantina uygulanması zorunludur. Hayvan hareketliliğine aslâ izin verilmez. Genelde hasta hayvanlar yakılarak ve gömülerek imha edilir.” diyerek hastalığın önemini vurguladı.
Hastalığın zoonoz yani hayvandan insana geçen hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özpınar, “Zoonoz gurubunda olması nedeniyle insanlara da geçtiğini göstermektedir. İnsanlara bulaşması direkt elle memeye veya hayvana temas yoluyla olmaktadır. İnsanlarda önemli bir hastalık oluşumuna sebebiyet vermemektedir. İnsanda ağız mukozasında ve dilde veziküller oluşumuna neden olur.” dedi.