Göçmen bir kuş olan ve bir av hayvanı olarak eti de yenebilen sığırcık kuşları bir zamanlar Antalya'nın şehir merkezini mesken tutmuş, ağaçları kendilerine yuva yapmış, danslarıyla kentin neşesi, cıvıltılarıyla da müziği olmuşlardı. Cumhuriyet meydanı ve eski valilik binasının bahçesindeki ağaçlar bile on binlerce sığırcık kuşuna ev sahipliği yapar, bu ağaçların dallarının çimenlerin üzerine kadar eğildiği olurdu.

Artık bırakın o görüntüleri, birkaç tane sığırcık kuşunu bile kent merkezinde görmek mümkün değil. Onların gelmemesi nedeniyle meydanı boş bulan yağmacı çekirgelerle bahçelerimizde ve hatta evlerimizin odalarında dahi karşılaşmaya başladık.

Çünkü sığırcıklar artık kentin içinde olmadıkları gibi, buğday tarlalarına yığılmıyor, tarlaları süren traktörlerin peşine takılmıyor, yemiş ağaçları ve üzüm asmalarında eğlenip, çekirge yumurtalarıyla kendilerine ziyafet çekmiyorlar.

Antalya'ya küsmelerinin birkaç nedeni var

Peki ne oldu da, bir zamanlar Antalya'nın doğasını tıka basa dolduran, çığlıklarıyla şenlendiren, gökyüzündeki danslarıyla eğlendiren sığırcık kuşları artık turizm kentine gelmiyor? Bilim adamları sığırcıkların artık gelmemelerinin birkaç nedeni olduğunu söylüyorlar.

Birinci sıradaki neden, tarlalarla kullanılan ziraat ilaçlarından tüm canlılar gibi sığırcıkların da gördükleri zarar. İkinci neden ise göç yaptıkları Türkiye gibi ülkelerdeki yaşam alanlarının zarar görmesi veya teknolojik etkenlerden dolayı göç yollarının değişmesi.

 

Göçmekten vazgeçen gruplar da oldu

Benzer durum kazlar, ördekler ve diğer bazı göçmen kuşlar için de geçerli. Örneğin kazlar için yapılan incelemede, baharda döndükleri Rusya'daki üreme alanlarında tarıma zarar verdikleri gerekçesiyle topluca zehirlendikleri öne sürülüyor. Ya da Hollanda'nın yaptığı gibi, bilimsel çalışmalarla kuşların göç yolları değiştirilebiliyor. Elbette sığırcıklar Türkiye'nin doğasından tamamen kopmadılar.

Bazı şehir ve köylerdeküçük gruplar halinde görülüyorlar. Ya da göçmekten vazgeçen gruplar bazı bölgelerde yerleşik olarak yaşıyor. Ancak Antalya için, bu özel kuşları kendi elimizle şehrimizden gönderdiğimizi söylemek mümkün.    

Sığırcıkların çekirgeyle mücadeledeki önemi

Halbuki ne kadar önemli kuşlar sığırcıklar. Doğanın içerisinde çok önemli görevleri var. Bunlardan en önemlisi, bir Sığırcık bir ayda ortalama 20 Kilogram çekirge yakalıyor...

Antalya Kurşunlu Şelalesi'nde vatandaşı bilgilendirme amaçlı konulan bir levhada aynen şöyle yazıyor: 

"1000 Sığırcık bir ayda 10 Tonluk 2 kamyon çekirge toplar..." Sığırcıkların çekirgelerle mücadeleleri Osmanlı İmparatorluğu döneminde de başvurulan yöntemlerden biriydi. Osmanlı dönemindeki bu sıkıntı günümüzdeki bir yayında aynen şöyle yer alıyordu: “Osmanlı’nın son dönemlerinde gün geçmiyordu ki Bafra’dan, Bingazi’den, Halep’ten, Şam’dan, İskenderun’dan, Tarsus’tan, Sandıklı’dan velhasıl memleketin her bir köşesinden çekirge istilası haberleri gelmesin. Hayatı adeta felç eden çekirge istilaları, halkı da yöneticileri de sıkıntıya sokuyor, bu gibi vakalarda öşürler alınmıyor, vergiler ise ya siliniyor ya da erteleniyordu.” 

Çekirge için Şam'a asker gönderilmiş

Osmanlı Arşivleri Uzmanı Kasım Hızlı, yaptığı açıklamada, tarihte çekirge istilasının giderilmesi için maddi tedbirlerin yanında manevi tedbirlerin kendisini çok şaşırttığını kaydediyor ve Osmanlı'daki çekirge sorununu şöyle anlatıyordu; Çekirge istilasına uğrayan beldelerde halk evvela imece usulleriyle kendi imkanlarını kullanıp çekirgelerden kurtulma yollarını arıyordu. Baş edemezlerse yardımlarına asker koşuyordu.

Şam’da 1852’deki çekirge istilasında birkaç tabur asker gönderilerek ahali sıkıntıdan kurtarılmıştı. 

Diğer taraftan çekirge itlafında gayreti görülenler, teşvik için İftihar Madalyası’yla taltif ediliyordu. Çekirgelere karşı her yörenin kendine göre geliştirdiği bir mücadele yöntemi mevcut idi. Çekirge ile mücadelenin tamam olması için çekirgelerin toprağa bıraktığı yumurtaların toplanıp yok edilmesi gerekiyordu.

Sığırcık kuşları ise çekirge yumurtalarını topraktan çıkararak yiyip yok ediyorlardı. Çekirgeleri dahi yok ettikleri için bu kuşlar çekirge istilasına uğrayan yere geldiklerinde korkutup kaçırılmamalı ve avlanmamalıydılar.


Şeyh sığırcıklarla çekirgeleri nasıl yok etti?

Osmanlı'nın çekirgelerle mücadelede en ilginç, en şaşırtıcı yöntemi sığırcık kuşlarını çekirge istilasına uğrayan memleketlere getiren sığırcık suyuydu. Kasım Hızlı bu yöntemi şöyle anlatıyor: “Bir beldede çekirge istilası olduğunda “sığırcık şeyhleri” kendilerinin himayesinde bulunan suları özel metotlarla o beldeye götürürler. O suyla beraber sığırcık kuşları da oraya akın edip çekirgeleri telef ederler. Bu işi herhangi bir su veya insanla yapmak mümkün değildir. Belli yerlerde olan sığırcık suyunu sığırcık şeyhleri, istila olan yerlere götürerek zararın giderilmesi için gayret sarf ederler.

Çekirge istilasına karşı sığırcık suyu ile mücadele veren şeyhlerden en meşhuru Ankara Kızılcahamam’ın Şeyhler köyündeki Şeyh Ali Semerkandî hazretleri idi. O ve onun neslinden gelenler, tekkedeki suyu alarak istenen yere ulaştırırlardı.

Bunun için gerekli yerlere yazılar yazılır ve suyu götürecek şeyhlere kolaylık sağlanması, ücretsiz seyahat edebilmeleri merkez tarafından temin edilir ve yol tezkiresi verilirdi. 1889 yılında Şeyh Ahmed ve Şeyh Mehmed efendiler tekkeden aldıkları sığırcık suyunu Trablusgarp ve Bingazi vilayetlerine götürürlerken kendilerine birer kıta tezkire verilmiştir. Bunun gibi birçok sığırcık suyu talep dilekçesi ve şeyhlere verilen tezkire Osmanlı Arşivleri’nde mevcuttur.”

Sandıklı çekirgelerden 19 günde nasıl kurtarıldı?

1916 yılında Afyon Sandıklı’da çekirgelerin bu usulle yok edilmesi şöyle anlatılıyor:

“Şeyh Abdülkadir Efendi başkanlığında müritleri Mehmed Efendi, Derviş Mehmed ve Haydar Efendi Ankara’dan Sandıklı’ya doğru yola koyulur. Yaya olarak Afyon’daki kuyuya varırlar. Dua edilerek su testiye doldurulur. Testi yere konmadan ve beklemeden yaya olarak tekbir ve salâvat getirerek, dualar ve ilticalar edilerek Sandıklı’ya doğru yola 
çıkılır.

Taşlıkır Mevkii’ne gelince üstlerinde sığırcık kuşları toplanmaya başlar. Kuşlar çoğalarak şehre doğru gelmektedir. Sandıklı halkının hepsi tekbirlerle onları şehrin dışında karşılarlar. Sığırcık kuşları çekirgeleri tutar ve öldürmeye başlar. Fakat kana bulanan ağızlarının yıkanması için su gerekir. Tellallar, evlerde bulunan suların sokaklara dökülmesini halka ferman eder. Sularda ağzını yıkayan sığırcık kuşları durmadan çekirge öldürmeye devam eder.

Halka, ölü çekirgelerin hükümet tarafından kilo ile alındığı, toplayanlara para verildiği ilan edilir. Toplanan çekirge ölüleri, çukurlara gömülür. Sığırcıklar 19 günde ne kadar çekirge varsa temizlerler. Sandıklı, Şeyh Abdülkadir Efendi sayesinde bu felaketten kurtulur. Bu testi hatıra olarak yıllarca Ulu Cami minberinde sergilenmiştir.”  MYGazete