Hababam Sınıfı'nın "Bacaksız" lakaplı öğrencisi Tuncay Akça, Bakırköy'de bir köftecide müdür olarak görev yapıyor.

"Abi, siz neden her sabah tek ayak üzerinde duruyorsunuz?" repliğiyle hafızalara kazınan Akça, her gün yaklaşık 250 kişiyle fotoğraf çektiriyor.

Akça, 1975-1976'da ayakkabı boyacılığı yapmak üzere gittiği Hababam Sınıfı setinde tesadüfen başlayan Yeşilçam günlerini AA muhabirine anlattı.

Film setine arkadaşının ısrarıyla gittiğini aktaran Akça, "Ayakkabı boyarken bir kahkaha attım. Kahkaham tesadüf oraya monte oldu ama hiç hikayeyle, senaryoyla alakası olmayan bir olaydı. Rahmetli Ertem (Eğilmez) ağabey orada gülmemi keşfetti. Ertem ağabey bir dahidir. Kafasında önce bir öğrenci olarak bir şeyler yazdı rahmetli Sadık Şendil ile beraber. Yavuz Turgul da vardı o ekibin içinde. Tesadüfen bir kahkahamızla girdik." dedi.

Akça, sinemaya Arzu Film ile başladığını, her gün 9.00'dan 15.00'e kadar okulda olduğunu, 15.00'ten sonra da sette ayakkabı boyadığını belirterek, "(Arzu Film) Benim için bir okuldu, evimdi. Rahmetli Ertem ağabeyin eşi de bizim annemizdir, oğulları kardeşimizdir." ifadelerini kullandı.

Tuncay Akça, babasının Arzu Film'e gitmesini istemediğine dikkati çekerek, "Münir (Özkul) Baba gelip babamı ikna etti ilk filmde. Sonra başka filmlerde oynarken o filmin yapımcıları geldi. Bebek diye bir filmde oynadım. O film için adam 40 gün dükkana gelip gitti. Babamın mesleği mermercilikti. Bizim de mermerci olmamızı istiyordu." diye konuştu.

"Hababam Sınıfı, amatör bir ruh, profesyonel bir düşünceydi"

Günlük yaşamda toplu taşıma araçlarını kullandığını dile getiren 54 yaşındaki oyuncu, şu bilgileri verdi:

"Ben metroya, Marmaray'a, minibüse, otobüse biniyorum, yolda yürüyorum. Buralarda insanlarla sohbet ederek geliyorum. Aynı şeyi defalarca anlatıyorum. Konuşuyorum insanlarla. Onların dualarını da alıyorum. Hababam Sınıfı, amatör bir ruh, profesyonel bir düşünceydi. Orada bir aile, arkadaşlık vardı. Herkesin hayatında mutlaka kopya çekmek vardı. Okul zamanı sigara içme olayları vardı. Tabii bunlar çok doğru değil ama o afacanlıklar vardı. Bunların yanlış olduğunu anlatıyordu. Arkadaşların, dostluğun, samimiyetin, yardımlaşmanın güzelliğini işliyordu. Doğru olanı, ilkeli, tutarlı şeyleri işliyordu."

Oyunculuğu severek yaptığını söyleyen Akça, "Bu işi aşkla yaptım. Zaten bunların başarılı olmasının sebebi bu. Bu işin içine aşkını, sevgini katacaksın, gönülden oynayacaksın." dedi.

"Şimdi her şey var ama oyunculuk yok"

Akça, Yeşilçam döneminde para kazanamadıklarının altını çizerek, şöyle devam etti:

"Şimdikiler para kazanıyor ama parayı bir yerlerde düşürüyor. İsimlerini vermeden, kötü alışkanlıklar diyelim, oralarda düşürüyorlar mantıklı ve doğru olan şeyleri yapmadıkları için. Eskiden bizim ustalarımız, 'Yavrucuğum, elini yıkarken altına bir kutu koy. O damlacıklar da kutuyu doldursun.' derdi. Çok doğru bir şey söylüyorlardı. Biz, kazandığımız parayı üstümüze aldık. Şimdiki gibi kostüm sponsordan gelmiyordu. Biz kendi çantamızda alıp sete gidiyorduk. Kuaförümüz, makyözümüz, kostümcümüz yoktu."

Günümüz imkanlarının daha geniş olduğuna dikkati çeken Akça, "Şimdi her şey var ama oyunculuk yok. Para da bütün imkanlar da var ama oyunculuk yok." değerlendirmesinde bulundu.

"Bunlar tiyatronun ve sinemanın duayenleri"

Tuncay Akça, beğendiği oyunculara ilişkin de şunları söyledi:

"Şener (Şen) ağabey bambaşka bir oyuncudur. Bir rolü oynarken, onu 15-20 gün izler, benimser, yaşar. O yüzden de Şener ağabey, Türk sinemasında gelmiş geçmiş en klas adamlardandır, hala da devam ediyor. Şu an belki önüne 100 senaryo geliyordur. O senaryoları elinin tersiyle itiyordur. Kemal Sunal var. Normal hayatta çok ciddi ama sinemada İnek Şaban. O, bugünkü siyasi konjonktüre de günümüze de tam oturan filmlerde rol aldı. Adile Naşit efsanesi var. Aileden bir oyunculuk geleneği var. Babası meşhur Direklerarası'nın üstadı Naşit Özcan. Kardeşi Selim Naşit. Yeğenleri Naşit Özcan. Bunlar tiyatronun ve sinemanın duayenleri."

"Günde 250 fotoğraf çektiriyorum"

Yadigar Ejder, Cevat Kurtuluş, Kadir Savun ve Erol Taş'ın da kendisi için efsaneler arasında olduğunu dile getiren Akça, çocuk oyuncular içinde ise Kahraman Kıral'ı kendisine örnek aldığını ifade etti.

Akça, Bakırköy'de Ebu Ziya Caddesi'ndeki Sultanahmet Köftecisi'nde müdür olarak görev yaptığını kaydederek, "Para, pul bizim için önemli değil. Dostluk içinde burada bir hizmet vermek istiyoruz. Hakikaten çok güzel, lezzetli bir köftemiz var. Malzemelerimiz de temiz. Önce biz kendimiz yiyoruz, sonra insanlara yediriyoruz. Hem insanların karınlarını doyuruyoruz hem de sohbet ediyoruz. Sinemanın o eski anılarını insanlarla paylaşıyoruz. Hakikaten çok keyifli oluyor. İnsanlar o günlere gidiyor. Hoş sohbet, güler yüzle insanları buradan gönderiyoruz." diye konuştu.

Müşterilerin yanı sıra kapının önünden geçenlerle günde 250 kadar fotoğraf çektirdiğini söyleyen Akça, bu sayının zaman zaman bini bulduğunu dile getirdi.

Kaynak:Anadolu Ajansı