Mobil programcılar kullanıcıları hedef alan sofistike bildirimlerle son kullanıcıyı etki altına alabilecek yazılımları yapma kapasitesine sahipler. İndirdikleri uygulamalardan yüzlerce bildirim alan tüketiciler, sıklıkla bu bildirimler nedeniyle telefonlarına bakmak durumunda kalıyorlar.

Son yapılan bir çalışma, bir çok insanın günde ortalama 150 kere telefonuna baktığını gösteriyor. Herkes kullanıcıyı hedef alarak dikkatini çekmek için elinden geleni ardına bırakmıyor ama, bu denli uyarının uzun vadeli etkilerini göz önünde bulunduran yok.

Ses ve titreşime maruz kalan tüketiciler, hemen o an telefonlarına bakma zorunluluğu hissediyorlar. Bildirim mutluluğuna  batmış beyin reseptörlerimizle hemen telefonlarımıza bakıyor, ve tıpkı diğer alışkanlıklarda olduğu gibi “birbirini tetikleyen nöronlar, bir hat oluşturur” düsturu gereğince alışkanlığımızı yerine getirmenin huzuruyla rahata ulaşıyoruz.

Akıllı telefonlar her geçen gün daha edinilebilir hale geliyor, kültürel olarak iletişimin standart bir aracı olarak görülüyorlar. Tabii bu durum‘vasat’ bir hayatı neredeyse imkansız kılıyor.

Telefon kullanımı,mutluluk, tatminkarlık, tedirginlik ve depresyon arasındaki noktaları birleştiren sayısız çalışma yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.

ScienceDirect’in yakın zamanda yayınladığı bir çalışma, kablosuz mobil cihazların özellikle milenyum nesli üzerindeki bulguları bir araya getiriyor. Yapılan çalışma, okul öğrencilerinin telefonlarına olan bağımlılıklarını oldukça zeki bir yolla ölçüyor. Sürpriz olmamakla birlikte, ağır telefon bağımlılığı olan öğrencilerin 10-20 dakika gibi kısa sürelerde bile telefonlarından uzak kaldıklarında yüksek oranda tedirginlik yaşadıkları görülüyor.

Henüz erken bir aşamada olunmakla birlikte nörobilimciler, bağımlılığı olan kişilerin beyin davranışlarının, madde bağımlısı olan kişilerle benzerlik taşıyacağı düşüncesini taşıyorlar. Seoul’de yapılan bir çalışma, telefonlarına bağımlı olarak tanımlanan genç erkeklerdeki GABA (Gamma-aminobütirik asit adı verilen, vücudun strese karşı verdiği tepki, davranış ve algıda önemli rol oynayan nöral iletken kimyasal) oranı azalmasıyla, telefonlarından uzun süreli olarak ayrı kalma konusunda rahatsızlık yaşamayan erkekler arasında güçlü bağlantılar olduğunu ortaya koymuştu. Uzak kalma konusunda sıkıntı yaşamayan erkeklerin GABA oranları, normal sınırlardaydı.

Bu ve bunun gibi bir çok bilimsel çalışma ve günlük hayatta gözlemlediğimiz sosyal dokudaki bozulmalar, başta cep telefonu olmak üzere teknolojinin insanlığın hizmetine sunduğu elektronik cihazların kullanımı konusunda radikal düzenlemelerin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda sosyal medyanın kişiler arasındaki ilişkiye vurduğu onulmaz darbeler de, cabası. Tüm bu koşullar altında teknoloji dünyası başta olmak üzere yönetimlerin de ortaklaşa yürütülecek çalışmalara acil ihtiyaç olduğu aşikar. Aksi takdirde bu gidişat, geri döndürülemez yıkımlara neden olacaktır. Gelecek nesilleri göz göre göre kurban ettiğimizin bilincine varmanın zamanı geldi de, geçiyor bile.

webtekno.com