One way ticket



Boney M ‘in şarkısını bu biletler için yazdığı rivayet edilir. 100. kalite hamurdan yapılan ve suyla temas ettiği anda yok olma özelliği olan bu biletleri hiç kullanmamışsanız gidin kendinizi av tüfeğiyle falan vurun. Yaşıyor olmanızın hiçbir anlamı yok.

Beslenme çantam Jurassic’ten ben vazgeçmem klasikten



Yeni nesil bilmez efendim bir beslenme çantasının kaç çeşidi olabileceğini. 90’larda herhangi bir ilkokul sınıfına girip sırf beslenme çantalarına bakarak o dönem hakkında tüm trend bilgilerini temin edebilirdiniz.

Yılbaşı soframda lahmacun ayran, bütün kızlar slipime hayran



Gülenin ağzına kürekle vururum bak… 90’larda paçalı mayo mu vardı? Hepimiz böyleydik üstadım. Yalansa Konfiçyus çarpsın. Hatta paçalı mayo giyen gördüğümüzde “ayı denize donla inmiş” denirdi. Hatta “Bu sene de donla yüzelim” fenomeni bu noktalardan çıkmıştır yani. Slip bir zamanların plaj üniformasıdır hor görmeyiniz.

Knex’ten terk mimar mühendis aranıyor!



Nasıl ki Edison Tesla’yı harcadı, Lego da Knex’i harcadı a dostlar. 90’larda Knexçiler ve Legocular arasında eser yaratma yarışmaları düzenlenir, Knexçiler Legocuları tarumar ederdi. Knexle yapılamayacak edavat yoktu hatta ben bir keresinde traktör yaptıydım, rahmetli dedem “böyle traktör mü olur lan salak” diyerekten hevesimi kırdıydı. Ne olduysa Lego piyasadan sildi Knex’i. Hatırlayan var mı?

Trol’ü 90’lara sor



90’larda Trol dedin mi akla bu gelirdi. Şimdilerde salak yüz ifadeleri çıkıyor karşımıza. Ne diyeyim bizim troller en azından ele avuca geliyordu, saçı falan okşanıyodu güzel oluyodu hep.

Bir dünya markası olarak UHU



Türkçede UHU diye bir kelime var arkadaş. Yapıştırıcı diyorsun anlamıyorlar, tutkal diyorsun anlamıyorlar. Ama UHU de en izbe köyde bile ne demek istediğini anlarlar. Markanın materyalin önüne geçtiği bir noktadır UHU. Bu özelliğini de 90’larda kazanmıştır. Ondan öce Japon yapıştırıcısı ve 404 vardı. Ama UHU bir efsanedir. Bugün sözlüklerde Uhu kelimesini arayan çocuklar bulmak bu yüzden mümkündür.

Al bu da 95 sonrası modeli



90’ların ilk yarısında parsayı toplayan UHU , 95 sonrası bir de bu mereti çıkarttıydı. Zengin bebeleri UHU Stick, gariban kesim klasik UHU kullanırdı. Bu çok gözle görülür bir sınıf farkı belirtisiydi. Hatta UHU Stick kullanan bir kız çocuğu, klasik UHU kullanan bir velede asla yüz vermezdi.

Her yola gelen Jeton



PTT bu jetonları çıkartana kadar atari salonları, vapur gişeleri, telefon kulübeleri falan jeton kullanılan her müessesenin tuzu kuruydu. Ancak PTT öyle bir Jeton üretti ki bu jeton , tırtıklı tırkıksız her hazneden geçerek tüm cihazları tek jetonla çalışır hale getirmişti. “One Ring For All” tadında, üstün özelliklere sahip bu jetonların hegomanyasını ancak daha fazla tırtığı olan jetonlar ve en nihayetinde kartlı sistemler kırabilmiştir. Ancak PTT jetonlarının hükmettiği 10 yıllık 90’lar dönemi her zaman anılarımızdaki yerini koruyacaktır.

Sulu şakanın ağır abisi



Türk milleti sulu şaka sevmez ancak bu su tabancaları hemen her eve girmiş hatta anne ve teyzelerin cam silerken kullandıkları bile görülmüştür.

Fiş yok, kablo yok, torba yok… Jijt! Topyekün temizlik!



Şu sıralarda bir evde bunlardan birini görsek burun kıvırırız. 90’ların dert ortağıdır bu, ne pisliklerimizi süpürmüş, ne ayıplarımızı örtmüştür. Çocukken yaptığımız yaramazlıklarda kaç defa popomuza aşk edilmiştir… Saygı duyulacak bir objedir çalı süpürgesi. Candır.

Barbie…



Bir zamanlar Barbie ev kızı gibi giyinirdi, namusluydu mutasıptı. Sonra ne olduysa açıldı saçıldı, kötü yola düştü Barbie 2000’lerde. 90’larda ailemizin kızıydı. Yazık oldu harcadılar. Evine dön Barbie…

Yine olsun yine giyerim!



Bir zamanlar bu markadan giyinmeyeni sopayla demir çubukla dövüyorlardı. Rahattı, renkliydi bulsam yine giyerim.

 

Comodore, Komodor, Komodo, Komando, Konando…



Adını bir türlü düzgün bilen olmazdı ama bu meretin girdiği evde uykular yalan olurdu. Kişisel bilgisayarlar, kasalar, laptoplar, tabletler hak getire varsa yoksa bu meret. Bunu kullanmamış bir insan aramızda varsa derhal toplum yararına itlaf edilmelidir.

Hüplettim ama gümletemedim…



Bunlardan en son 4 sene önce bir markette görmüştüm son kullanma tarihi geçmişti ağlıyordum az daha.

Saçlarını ilk diken arkadaşın çıkış noktası



90’larda saçlarımızı ortadan ayırırdık, yana ve geriye tarardık. Yıkamaya üşenmeyen uzatır at kuyruk yapardı. Jöle dediğin şey saçı yatırmaya yarayan bir meretti. Hatta saçın “inek yalamış”  olması diye bir şey vardır. Sonra birden hepimiz saçlarımızı kirpi gibi dikmeye başladık. Neden diye soran da olmadı. Birden bire başladı bu akım. Önceden sadece punkçıların yaptığı bir şeydi saçları dikmek. Nasıl olduysa birden halkın geneline yayıldı. Çim adam, punkçıların dünyaya yayılması için bir truva atıydı arkadaşlar 90’larda kanımıza giren bu zehiri hala vücudumuzdan atamadık.

Türkiye’nin Berlin Duvarı



Berlin duvarı Almanya için neyse aha bu zıkkım icadı zalım Cine5 kutusu da odur bizim için. 90’larda hayatımıza girdi. Hayatımızın içine etti. Digiturk, Dsmart falan şifreli maç yayını bilmem ne hep bu şeytan icadının eseridir. Bizi asla geri dönemeyeceğimiz bir geleceğe itelemiştir. Cine5’ten önce maçlar, tüm kanallar şifresiz tertemizdi. Sonra bu meret geldi biz daha ‘Code’ nedir bilmezken ‘DeCoder’ terimini hayatımıza soktu.Şimdilerde zalım Cine5 ettiğini buldu şifresiz yayınlanmaya mahkum oldu ama bir zamanlar ebemize selam yolladıydı.

90’larda mizahın kıymeti



90’larda mizah dergileri kadar kitapları da değerliydi. Bu kitaplardan kütüphanenizde varsa kendinizi şanslı hissedebilirsiniz.

Posterlerimiz nerede?



Ben açıkçası son 7-8 yıldır hiçbir genç odasında poster görmüyorum. Eskiden bir genç odasında poster yoksa o gencin psikolojik durumu kafada soru işaretleri uyandırırdı. Sanatçı, futbolcu, karı ay aman pardon yani manken model :) posteri illa bir poster olurdu duvarlarda. Bende misal Galatasaray takım posteri ve Hagi posteri vardı. Normal biriydim yani çok şükür.

Boru bu boru değil



Boru ama ne borusu? Tabi ki soba borusu, hemde 6 parça, Eminönü’nde hala satıyorlar git al lazım olur.

Farelerimizi özledik



90’larda bir evde böyle bir meret görmek hiç de yadırganacak bir durum değildi. Fareler henüz evlerden sürgün edilmemişti o dönemlerde. Birer av hayvanı olarak evimizde yaşayıp büyüttüğümüz sonrada kapanla avladığımız bir nevi ata sporunun oyuncularıydılar.

Ata sporu demişken…



Her Türk bir Fifa’cı olarak doğar. Bir aralar dillere pelesenk olan PES furyasına aldanmayınız. Herkes özünde Fifa’cıdır. Çünkü Fifa 90’larda rakipsizdir, tektir, candır, bir tanedir. Kickoff, Sensible Soccer, Super Sidekicks, Wining Eleven falan yalan dolandır.

Futbol demişken…



Bir de bunlar vardı. Futbolcu kartları. Ön yüzde foto, arka yüzde oyuncunun özellikleri falan koleksiyonunu tutardık salak gibi. Şimdi ne oldu o kartlar, biriktirip hala saklayan varsa el kaldırsın da alem işsiz görsün.

Translar Form olamadan önce



Tansformers bir 90’lar fenomenidir. 2000’den sonra doğan çocukların Transformers filmlerini izleyip burun kıvırmaları terbiyesizlik ahlaksızlıktır. Bizim en sevdiğimiz oyuncaklarımızdı onlar. Zar zor dönşüyorlardı ama dönüşüyorlardı bir şeylere. Bende Optimus Prime vardı, bir kere kamyona dönüştü mereti bir daha robot haline getiremediydim. Kötürüm gibi kaldıydı dağ gibi babayiğit.

Candy Crush mı? O da ne?



Ne özenirdim şu merete yahu. Hiç olmadı Gameboy’um hep arkadaşlarınkini kullanırdım. Pahalıydı zıkkım olası fakirdim oğlum alamadım işte gelmeyin ulan üstüme. Ama çalıştım kazandım şu an Nintendo’nun fabrikasını satın alacak param var ama Nintendo’nun modası geçti diye elleşmiyorum.

Lezzetli Çipetpetler



Bende bunlardan ordu kuracak kadar çok vardı. Hatta o kadar çoktu ki, altınlarını sayan Himmet ağa gibi her gün içtima yapardım tek tek sayardım takriben 120 tane falandı. Stop motion savaş filmleri çektiydim onlarla bir gün yayınlarım belki.

Gırgıriyede bayram var



Ananem bunun sopasıyla bana vurduydu bir kere. Ne kadar sağlam ne kadar kaliteli bir ürün olduğunu o gün anlamıştım.

Voltran’ın vücut bulmuş hali



Var mı böyle bi cihaz şimdilerde? Plak, kaset, cd, radyo hepsini aynı anda çalabiliyor. İstersen ayrı ayrı da çalabiliyor.

Bak ne buldum kuzen



90’larda bu anahtarlıklardan bir çoğumuzda vardı ya severdim keratayı.

Aynalı kemer ince bele



90’larda kemer dediğin şey kendi başına bir moda akımıydı.

Unutan bizden değildir!



 Bu meretle biz ananelerimizin lavabolarında tanıştık. Adı musluk hortumudur. Ne işe yarar derseniz sudan şarap yapmasa da suyun debisini düşürür ne bileyim bi işe yarıyodu bu işte…

Ateri salonu ciddi bir müessesedir



90’lar gençliğinin bir numaralı sosyalleşme ortamı ateri salonlarıydı. Pis kokardı, leşti, konforsuzdu. Herkes ayakta dururdu. Kavga gürültü eksik olmazdı. Üst tabaka evinde huzur içinde atari oynarken, alt tabaka ateri salonlarında (bak dikkat et biri atari öbürü ateri) birbirini yerdi. Ateri salonu her ne kadar bir getto ortamı olsa da, kendisine göre bir jargonu ve yaşam tarzı vardı. Öyle gömlekle gravatla gidemezdin ateri salona. Döverlerdi adamı. Ateri salonuna gideceksen ya üstünde tuttuğun takımın forması, ya da pis bir tshirt olmalıydı. Ama ateri salonlarının en şık kişileri oynadığı oyunun tshirtüyle gelenler olurdu. Oynadığı oyunun tshirtünü giymiş kişinin ortama verdiği hava “ben bu oyunu bitirdim” olurdu. Oyunu bitirmemişsen sana o tshirtü giydirmezler, bitiremezsen üstünde parçalarlardı. O dönemler çok çetindi, öyle bir dönemde kaybettik bizim Eray’ı. Güzel elemandı, çok iyi Supersidekicks oynardı. Bir gün üstünde Street Fighters tshirtüyle geldi, Ken’i seçti. Ben Blanka’yı seçtim sonrası hüzün sonrası hazin… Bir daha Eray’ı gören olmadı. Tshirtü ise annem tarafından yer bezi yapıldıydı.

Kalem ve traş makinası



Kalemi tıraş etmenin de bir havası vardı 90’larda öyle kırt kırt elde tıraş edenler bu cihazı ilk gördüklerinde kafayı yemişlerdi. Hala o ana takılı kalmış arkadaşlar inatla blendır kullanmayı reddetmekte, meyveyi sebzeyi bıçakla doğramaktadırlar.

Türk gençliğinin dönüm noktası



Bu albümü edinmemiş, dinlememiş, hakkında bilgisi olmayan arkadaşlar elele verip boğaz köprüsünden, kuyruğa giremeyenler de ikinci köprüden atlasınlar lütfen.

Ne hafıza kartı mı ? Ne diyorsun hafız ?



Bir ara her çekmeceden bunlar çıkardı.

Bir zamanların Waikiki’si



Waikiki markası hangi ara evrim geçirdi bilmiyorum ama biz Waikiki’yi maymunuyla tanıdık öyle bildik öyle sevdik.

890 kupona çeyiz



Foto yeni çekilmiş ama malzeme 90’lardan. Bu yemek takımını nerede görürseniz bilin ki gazeteden kuponla alınmıştır ve kafadan 13 yıllıktır. Efsanesin Arcoroc!

Bir minder serin ben burada yatarım



Yer minderi diye bir şey vardı ulan , kim bitirdiyse bu modayı onun ben…

Her Türk Chicago Bulls’ludur



Michael Jordan, basketbolun Muhammed Ali’sidir. Onunla Bulls’lu olduk 90’larda Lakers’lıyım, Celtic’liyim diyeni çivili sopayla darp ederlerdi. Tek yol Chicago tek takım Bulls’tu.

Ben etton sen etme



90’larda Benetton bu saatlerden voleyi öyle bir vurmuştu ki 10 yıl satış yapmasa yine de ayakta dururdu ki öyle oldu.

Seda Sayan ve Hülya Avşar’dan önce Pepsi



Pepsi hangi ara ayağa düştü bilmiyorum ama 90’larda bir karizması vardı. Renkleri logosu falan yakışıklı bir şeydi.

Her gencin hayali !



90’ların suyunu içimiş biri bu model Renault’u görünce “aaa flash” der iç geçirir. Eskiden Peugeot 206 mı vardı, Opel Tigra mı vardı Ford K mı vardı? Her 90’lı Türk gencinin hayali bir Flash’tı.

Aslan yattığı yerden 90’lı ‘attığı’ yerden belli olur!



O nasıl bir furyaydı arkadaş, ilk klozet örtüsünü gördüğümde uzaylı sanıp çığlık attıydım apartman ahalisi lojistik destek için elinde sopayla kapımıza dayanmıştı.

Ne Messi ne Ronaldo, kalbim sende Romario



90’larda öyle futbol yıldızları vardı ki ailemizin bir üyesi gibiydiler. Onlar için maç izler onların formalarını edinirdik. Bir Romario formasının kıymeti o kadar yüksekti ki, evin anası bile o formaya kıymet verir, özenle elde yıkardı. Şimdilerde Messi, Ronaldo forması olan çok yok. Olanlar da renklilerin arasında tepeleme makinada yıkıyor.

Türk kadınının lüksü



Bu cihazlardan herhangi birinin olduğu bir evde büyümüşseniz muhtemelen gürültüye tahammülü yüksek birisinizdir. Annelerimiz ninelerimiz hunharca bu dikiş makinalarının pedallı aksamlarına abanır terziliklerinin zirvesine çıkarlardı. 90’larda bu makinalardan 2-3 tanesini bir hanede topladın mı konfeksiyon atölyesinden farkınız kalmazdı.

Şapkayı önümüze koyalım



O zalım NBA şapkaları 90’larda nice kafaları sarmıştır… Bu şapkalardan birkaç tanesi kerevetinizden çıkıyorsa bilin ki 90’ların hakkını vermişsinizdir.

90’ların IQ Testi



Solo Test, bir Solo tuvalet kağıdı ürünü değildir! Bireysel test manasına gelir! Bu nedir bilmiyorsanız kafanızda herhangi bir çağrışım yapmıyorsa basın gidin bir daha da bizimle muhatap olmayın arkadaş.

Çiğnemek yürek ister



Sulugöz bir 90’lar kültüdür. Bu sakızın girdiği ağızdan çıkacak sözden bile hayır gelmez. Piyasada varsa gidin bulun geç olmadan çiğneyin derim.

Yamalı tövbeler



Bu gömleklerden hala varsa alın hemen. Bu moda 2090’larda geri gelecekmiş öyle diyorlar her milenyumun 90’lı bölümünde giyilmezse dünyanın sonunun geleceği söylenmekte. Biz kendi zamanımızda görevimizi yerine getirip bu gömlekleri kuldan utanmadan yaradandan sakınmadan hunharca giydik.

At bir binlik



Darphanemizin efsane ürünü. 1000 Lira. At bir binlik sözünün çıkış noktasıdır. Çünkü binlik atılacak noktaya gelmiştir. Şimdilerde bile duyarsınız bir yerlerden “At bir binlik” derler. İşte o binlik bu binlik.

Torrent’in atası



CD, VCD, DVD, BlueRay, MKV, DVDrip, Divx, MP4… Bunların hepsinin olmadığı bir dönemde video kasetler vardı. Video kasetler aslında hep vardı. 90’lar açısından önemi ise, video kasetlere 90’larda veda etmiş oluşumuzdur. Evlerden kaset oynatıcılar 90’larda sürgün edildiler. Geriye elimizde bu nostaljik kasetler kaldı.

Aypod Empeüç bahane Volkmen şahane



Walkman dediğin şey bir çağdır bir devrimdir bir ne bileyim isyandır. İnsanoğlunun içine kapanışının sembolüdür. O kulaklık var ya kulaklık… Ah o zalım kulaklık. 90’larda öyle yanında 2000 şarkı taşımak yok. Koyarsın bi kaset , kasetten sıkılınca radyonu açarsın. Kalem pil akar içinde hayata küsersin. Cebine de sokamazsın, beline takarsın bunu. 90’larda walkmanı olmayana kız vermiyorlardı kız…

Kalem kutusu



Fermuarlı kutu olmazdı. Ama fermuarlı, aç kapalı farketmezdi içine kalem koyulan her şey kalem kutusuydu bizim için. Okulda kalem kutusu olmayan bir çocuk bile olmazdı. Kalem kutusu bir tarz meselesiydi. İçine kopya saklanırdı, kesici delici alet saklanırdı, yeri gelirdi sevdiğimizin saçı saklanırdı.

Diijey gemide müüüüzik!



Bazı kült albümleri vardı 90’ların her evde illa bulunurdu. O albümün girmediği eve misafirliğe bile gidilmezdi. Yonca Evcimik’in kulak düşmanı “abone” albümü de onlardan biriydi. Nasıl ruh hastası bir dönem mişiz bak gene bir fena oldum. Bence bu bahsi artık burada kapatalım.

 

kaynak:listelist.com