MHK'dan nisan ayı VAR eğitimi MHK'dan nisan ayı VAR eğitimi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Konseyi 10. Zirvesi’ne katılmak üzere gittiği Kazakistan’ın başkenti Astana dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Zirvede, yürütülen mevcut projelerin durumunu istişare ettiklerini söyleyen Erdoğan, yeni iş birliği alanlarının belirlenmesine dair kararlar aldıklarını belirterek, “Bölgemizin refahını artırmak üzere ekonomi, ticaret, karşılıklı yatırımlar, ulaştırma, enerji gibi alanlarda çalışmalarımızı sürdürmekte kararlıyız. Ulaştırma alanındaki yol haritamız, bölgesel ekonomik kalkınmanın önünü açarak, Türk dünyasının iktisadi ve sosyal entegrasyonunu hızlandıracaktır” diye konuştu.
Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşanan insanlık dramını da zirve gündemine taşıdıklarını kaydeden Erdoğan, “Akan kanı durdurup, kalıcı barışa nasıl katkı sunabileceğimiz konusunda görüş alışverişinde bulunduk. Kardeş devletler olarak, uluslararası alanda iş birliğimizi ve dayanışmamızı artırmak noktasında mutabık kaldık. Müteakip zirvenin 2024 yılında Kırgız Cumhuriyeti'nde gerçekleştirilmesini kararlaştırdık” dedi.
Erdoğan, Kazakistan’da yaptıkları tüm görüşmelerin hayırlara vesile olması temennisinde bulunarak, Türk dünyasının birliği ve dirliği için çalışmaya devam edeceklerini vurguladı.


“Gazze’de Türkiye'nin garantör ülke olmasından daha tabii ne olabilir”
Türkiye’nin Gazze’de yaşanan çatışmaların sona erme ihtimalinin ardından oluşabilecek bir uluslararası barış gücü gibi bir askeri oluşumun içinde yer alıp almayacağına ve garantörlük konusunun sorulması üzerine Erdoğan, şunları aktardı:
“Garantörlük konusunu bu olaylar başladığı andan itibaren sürekli söyledik, söylüyoruz. Dedik ki; eğer Türkiye'ye bir garantörlük görevi düşerse biz görevi almaya hazırız, garantör ülke olabiliriz. Kıbrıs'ta, Yunanistan garantör ülke olabiliyor, İngiltere garantör ülke olabiliyor, Türkiye haliyle garantör ülke ise, Gazze'de neden benzeri bir yapı olmasın? Gazze’de Türkiye'nin garantör ülke olmasından daha tabii ne olabilir? Yani biz orada da garantör ülke rolünü üstlenebiliriz. Bunun şekli ne olur onu olaylar gösterir, onu zaman gösterir. Bunun güvenlik boyutu da olur, siyasi boyutu zaten olacaktır ve bütün bunlarla beraber tarihi ve kültürel boyutu da var zaten. Bu tarihi arka planın şekillendirdiği bir yapı söz konusu ve Türkiye olarak bizim başat bir rol üstlenmemiz gerekir. Bu da tarihle bugünü ve geleceği adeta şekillendiren bir gelişme olacaktır. Bakın saldırıların başlamasının üzerinden bir aya yakın zaman geçti. Şu anda gelişmeler işi biraz daha İsrail'in aleyhine doğru taşıyacak diye görüyoruz. İsrail bu acımasız adımı kendi gücüyle atmadı. Amerika dendiği zaman akla Amerika'nın kendisi gelmemeli. Amerika bana göre Batı'nın içerisinde değerlendirilmeli. Başta Amerika olmak bütün Batı şu anda İsrail'in yanında. Tüm bu yaşananlar bittiğinde bizler Gazze’nin 1967 sınırlarında, coğrafi bütünlüğe sahip, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız Filistin devletinin ayrılmaz bir parçası olarak, huzurlu bir bölge olmasını isteriz. Tüm çabamız artık insanların ölmediği, yerlerinden edilmediği, hastanelerinin, sokaklarının, okullarının, ibadethanelerinin bombalanmadığı huzurlu bir Gazze, huzurlu bir Filistin içindir. Bu sebeple bunu sağlayacak formülleri oluşturuyor ve dünyaya ilan ediyoruz. Oluşturulmaya çalışılan diğer formülleri de hakkaniyete uygunluk ilkesi çerçevesinde inceliyoruz. Görüştüğümüz tüm liderlerle bu konuları konuşuyor ve onlara bölgede adil ve kalıcı bir barış tesis edilmeden bölgeye huzur gelmeyeceğini anlatıyoruz. Bunun İsrail’in katliamlarına göz yuman ve kendi savundukları değerleri çiğnemeyi dahi göze alarak İsrail’in arkasında konumlanan devletler de farkında. Biz bölgeye huzuru ve barışı getirecek formülleri destekleriz. Filistinlilerin yaşamlarını daha da karartacak, onları tarih sahnesinden aşama aşama silecek planların ise destekçisi olmayız. Sivilleri gözlerini dahi kırpmadan öldüren, kundaktaki bebeklerin, hastanedeki yaralıların üzerine bomba yağdıran İsrail’i daha pervasız hale getirecek formüller bizim açımızdan çözüm değil çözümsüzlük kaynağıdır.”

“İsrail çok yanlış bir adım attı, geleceğini kararttı diyebilirim”
Erdoğan, “Sizin Gazze konusunda diplomasi trafiğiniz en başından beri sürüyor. En son konuşmanızda 'İsrail'in durdurulması gerekiyor' dediniz. Bunun için nasıl bir yol izlenmeli” sorusuna ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu ay içerisinde Riyad'da İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi var. O zirveye katılacağız. Yine önümüzdeki hafta bir de Özbekistan ziyaretimiz olacak. Bunlar çok kritik zamanda kritik ziyaretler olarak önümüzde duruyor. Bu ay sonu İran Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi gelecek, onunla görüşmemiz olacak. Bugüne kadar ben ve arkadaşlarım muhataplarımızla birçok görüşme yaptık. Doğudan batıya, kuzeyden güneye herkesle görüşüyor ve bu akan kanın durmasını sağlamaya çalışıyoruz. Görüşme trafiğimiz önümüzdeki günlerde de sürecek. İsrail’in hukuk tanımayan anlayışını dizginlemekte aciz kalan uluslararası toplum en başta kendi ilkelerini yok saymaktadır. Filistinlilerin maruz bırakıldıkları katliamı görmezden gelmeleri yetmezmiş gibi, İsrail ile kucaklaşma yarışına giriyor ve daha çok bebek öldürmeleri için onları cesaretlendiriyorlar. Vicdanlarını hapsettikleri zindanlar yarın onlar için utanç duvarları olacaktır. Daha önce göz yumdukları katliamlar hatırlatılınca boyun büken Batılı devletler Gazze katliamındaki tutumlarının utancının altında ezileceklerdir. Nerede adalet diye haykırıyoruz. Nerede barışı korumak üzere kurulmuş uluslararası kuruluşlar? Nerede insan hakları savunucuları? Devlet yöneticileri sussa da halklar susmuyor görüyorsunuz. Avrupa sokaklarında onca yasağa, onca engellemelere rağmen halklar adalet istiyor meydanlarda. Terör örgütlerinin militanlarına ifade özgürlüğü kılıfıyla son derece müsamahalı davranan kimi ülkeler, bir halkın sembolü Filistin bayrağını yasaklamaya dahi kalktılar. Neyse ki vicdan sahibi insanlar o yasaklara aldırış etmedi. Nasıl bir yol izleneceğine ilişkin konuya gelecek olursak. İsrail çok yanlış bir adım attı. Bu adımla aslında kendi geleceğini kararttı, diyebilirim. Bu sadece İsrail'i değil, İsrail'in dışındaki uzantılarını da rahatsız eden bir durum. Onun için yapılması gereken buradan geri adım atması ve bu işin durmasıdır. Tabii bu işin bir numaralı sorumlusu da İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ta kendisidir ve şu an itibarıyla İsrail’de Netanyahu aleyhinde konuşmalar başlamıştır. Onu dünya siyaseti de yargılıyor. En önemlisi de Birleşmiş Milletler’deki Gazze’de acil ateşkes talebi oylamasında, 121 ülkenin İsrail’in ve beraberindekilerin karşısında durması Oylamada sadece 45 ülke çekimser kaldı ve 14 ülke İsrail’den yana tavır takındı. Amerika'yı bir kenara koyarsanız, İsrail’in yanında kimse yok. Bu neyi gösteriyor, senin istediğin kadar silahın olsun, istediğin kadar paran olsun, yetmiyor. Birleşmiş Milletler’deki oylama bu açılardan çok çok önemliydi. Aslında bu oylama bir karnedir. Bu karnede İsrail sınıfta kalmış, geçer not alamamıştır. Bu oylamanın benzerleri bundan önce de oldu ama kimse İsrail'e bir şey yapamadı. Ben Filistin Mitingi’ndeki konuşmamda bir şey söyledim. İsrail’in insan hakları ihlallerini ve savaş suçlarını Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşıyacak girişimlere destek vereceğimizi açıkladım. Bunun çalışmasını başta Dışişleri Bakanlığımız olmak üzere ilgili makamlarımız yürüteceklerdir. Küresel sistem ve uluslararası hukuk şimdi çetin bir sınavdadır. İsrail’i durdurulamazsa, yapılanların hesabı İsrail’e sorulamazsa insanların uluslararası hukuka da küresel sisteme de zaten azalan güveni yok olmaya yüz tutacaktır. Biz uluslararası hukuku işletmek için, savaş suçlarının cezalandırılması için elimizden geleni yapacağız.”

“İslam İşbirliği Teşkilatı Riyad Zirvesi’nde ateşkes için şartları zorlayacağız”
İsrail ile Gazze arasında gerçekleştirilebilecek bir ateşkesin ilerleyişinin nasıl olacağına dair soru üzerine Erdoğan, ateşkes noktasında Birleşmiş Milletler (BM) üyesi devletlerin ikiye bölünmüş durumda olduğunu hatırlatarak, “BM oylamasındaki 121 ülke, ateşkesi bana göre sağlıklı olarak isteyenler. 45 ülke ise isteyelim mi istemeyelim mi noktasında duruyor. 14 ülke ise ateşkese hayır diyor. Dünyada böyle bir yapı söz konusu. Bu nedenlerle ben İslam İşbirliği Teşkilatı Riyad Zirvesi’ni çok önemsiyorum. Riyad’da biz ateşkes için hem yükleneceğiz hem de bu ateşkeste usul itibarıyla neler olması lazım, esasta neler olması lazım onun ön çalışmalarını yapacağız. Zirvede bu usul-esas konusunda sunumlarımızı yapacağız ve buna göre inşallah ateşkes için şartları zorlayacağız. Burada tabii özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin duruşu çok önemli. Bu ateşkes istediğini oylarıyla beyan eden 121 ülkenin içerisinden yanımıza çekeceğimiz ülkeler önemli. Bu adımla birlikte de ateşkesi zorlama bizim en önemli yolumuz olacak” dedi.

“Artık dünya Filistinli çocukların çığlığını duymak zorundadır”
Erdoğan, sürekli muhataplarıyla görüştüklerini, doğruyu ve adıl olanı anlattıklarını ve buna devam edeceklerini belirterek, “Filistinli çocuklar dünyanın diğer çocukları gibi huzur içinde yaşayabilsin diye mücadele ediyoruz. Onların daha güzel bir dünyada güvenlik endişesi duymadan yaşaması için çalışıyoruz. Artık dünya Filistinli çocukların çığlığını duymak zorundadır. O masumlara, o mazlumlara yardım elimizi uzatmak boynumuzun borcudur. İnsanlık görevidir bu. Kendi topraklarında hür biçimde ve huzur içinde yaşama isteklerini dünya görmezden gelemez. Biz o isteği hatırlatmaya, yardım elimizi uzatmaya devam edeceğiz” diye konuştu.