Türkiye’de nüfusun yüzde 20’sinin yani yaklaşık 15 milyon kişinin hipertansiyon hastası olduğuna işaret eden Acıbadem Kayseri Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ergün Seyfeli, “Tansiyonu kanın damar duvarına yaptığı basınç olarak tanımlayabiliriz. Ortalama kan basıncımız 120’ye 80 milimetre civa (mmHg) kabul edilmektedir. Bunun 140’a 90 milimetre civa ve üstünde olması hipertansiyon olarak adlandırılmaktadır. Hipertansiyon kardiyak risk faktörü olarak en sık karşılaştığımız hastalıklardan bir tanesi, hatta birincisi diyebiliriz” dedi.
Seyfeli, dünyada yaklaşık 1,5 milyar insanın hipertansiyon tanısıyla yaşadığını ve her yıl yaklaşık 9 milyon insanın da hipertansiyona bağlı hastalıklardan dolayı hayatını kaybettiğini ifade etti.

“Geç fark edildiği için hastalar tedavisiz kalıyor”

Hipertansiyonun kendine has bulguları olmadan ilerlemesinden dolayı tıp literatüründe ‘sessiz katil’ olarak adlandırıldığını belirten Prof. Dr. Seyfeli, “Aslında teşhisi çok kolay olmasına rağmen maalesef hipertansiyon hastalarının yaklaşık yüzde 50’sinin tansiyon hastası olduğunun farkında bile olmaması çok yüksek bir rakam. Son zamanlarda özellikle sosyal medyada farkındalığın oluşturulması ve dijital tansiyon aletlerinin de yaygın kullanılmasıyla birlikte bu oranın yüzde 30’a kadar düştüğünü de söyleyebiliriz. Yine de insanların 3’te 1’i tansiyon hastası olduğunun farkında bile değil. Burada en önemli sebeplerden bir tanesi de hastalığın sessiz seyretmesi. Bu sessiz seyirden dolayı maalesef bu hastalar tedavisiz kalıyor ve olumsuz bir tabloyla karşımıza geliyor” diye konuştu.
Seyfeli, hastaların genellikle baş ağrısı, nefes darlığı, çabuk yorulma, halsizlik, çarpıntı ve bazen de burun kanaması şikayetleriyle hekime başvurduğunu ve tansiyon ölçtürmeyi ise pek akla getirmediklerini sözlerine ekledi.

“Kontrol altına alınırsa riskler yüzde 50 azalır”
Hipertansiyonun kontrol edildiğinde risklerin yüzde 50’ye kadar azaltılmasının mümkün olduğunun altını çizen Prof. Dr. Seyfeli, hipertansiyon hastalarının kalp yetmezliği, kalp krizi, kardiyak aritmi, ani ölüm ve yine beyinle ilgili felçle, bazen de böbrek yetmezliği ve körlük nedeniyle kliniğe başvurduğunu söyledi. Hipertansiyon değerleri kontrol altına alınmayan hastalarda daha çok komplikasyon olduğuna dikkat çeken Seyfeli, “Aslına bakıldığında tansiyon modifiye edilebilir yani değiştirilebilir bir hastalıktır. Çünkü yapılan çalışmalar hipertansiyonu kontrol edebildiğimizde özellikle ilaçlar ve yaşam tarzı değişikliği ile risklerin neredeyse yüzde 50 oranında azaldığını gösteriyor” şeklinde konuştu.

 

Skolyozun belirlenmesinde ailenin önemi büyük Skolyozun belirlenmesinde ailenin önemi büyük

“Sofradan tuzluğu kaldırın”
Hipertansiyonla mücadelede düzenli spor ve tuz tüketiminin öneminden bahseden Prof. Dr. Seyfeli, haftada en az 3-4 kere 30 ile 45 dakika tempolu egzersizlerin, hipertansiyonu kontrol altında tutmakta önemli bir rol oynadığını söyledi. Türkiye’nin tuz tüketiminde Avrupa’da birinci sırada yer aldığına dikkat çeken Seyfeli, “Yaklaşık 18 gram günlük tuz tüketimimiz var. Biz özellikle hipertansiyonu olan hastalara 5 - 6 gram (yaklaşık 1 çay kaşığı) gramın altında tuz tüketimi öneriyoruz. Bu nedenle de hastalarımızdan sofrada tuzluğun kaldırılmasını rica ediyoruz. Çünkü tuzla tansiyon arasında doğrudan bir bağlantı var. Tuz tüketimi kısıtlandığında aynı obezitede olduğu gibi, kilo vermekte olduğu gibi gerçekten daha az ilaç kullanılması anlamına gelmektedir” ifadelerini kullandı.